
Komünizmin, Çin'i içine sürüklediği felaketler buraya kadar anlattıklarımızla sınırlı değildir. Uzun yıllar despot bir rejim altında ezilen Çin'de bugün hem ekonomik hem de sosyal alanda ciddi bir çöküş yaşanmaktadır. Hızla artan işsizlik, ödenmeyen maaşlar, suç oranlarındaki artış ve hemen her gün ülkenin çeşitli yerlerinden gelen eylem ve çatışma haberleri komünizmin bir toplumu içine sürüklediği felaketlerin boyutunu göstermesi açısından çarpıcıdır. Bir yanda insan hakları ihlallerinin yoğun olarak devam etmesi bir yanda adaletsiz gelir dağılımı, Çin'de yaşanan çöküntüyü daha da hızlandırmaktadır. Adeta bir deney tahtası gibi kullanılan Çin halkı bir felaketten bir başka felakete sürüklenmektedir.
Suç dalgasının hızla yayıldığı Çin'de son dönemlerde özellikle hırsızlık, fuhuş ve kadın ticareti, uyuşturucu kullanımı ve ticareti gibi konularda işlenen suçların sayısı hızla artmaktadır. İşsizlik ve kırsal kesimlerden şehirlere yoğun bir şekilde yaşanan göç, özellikle şehirlerde hırsızlık ve soygun olaylarının artmasına neden olmuştur. Genel olarak ülkede en çok ekonomik suçlarda bir artış görülmektedir.
Son yıllarda hızla artan suç türlerinden biri de uyuşturucu ticaretidir. Komünizmin bir neticesi olarak insanlarda oluşan manevi boşluk, uyuşturucu kullanımında ve ticaretinde yoğun bir artış meydana getirmiştir. Yapılan istatistikler, Çin'de uyuşturucu kullananların sayısının hızla artığını göstermektedir.
Suç oranlarında yaşanan artışta dikkat çeken hususlardan birisi de, suç işleyen kadınların sayısında yaşanan artıştır. Yapılan istatistiksel çalışmalar ve araştırmalar kadınlar arasında suç işleme oranının oldukça fazla olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte tecavüz, kadın ticareti gibi kadınlara karşı işlenen suçlarda da bir artış söz konusudur. Kadınların ve çocukların fuhuş ticaretinde kullanılmasına oldukça sık rastlanmaktadır. Yalnız bu nedenle pek çok kişi gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Toplumda yaşanan ahlaki dejenarasyonun önemli göstergeleri arasında bulunan bu suçların yanı sıra, rüşvetin yayılması da Çin'deki toplumsal çöküntüyü gösteren bir başka unsurdur.
İnsanların da hayvanlar gibi terbiye edilebileceğini düşünen ve manevi eğitimi göz ardı eden Çin Komünist Partisi, görüldüğü gibi kendi elleri ile ortaya çıkardığı bir canavarla mücadele etmeye çalışmaktadır. Ve tüm bu manzara karşısında çözümü daha çok şiddete başvurmakta görmektedir. Oysa yaşanan maddi ve ahlaki çöküntüyü engellemenin yolu daha çok insan tutuklamak, daha çok kişiyi idam etmek, daha çok insanı cezalandırmak değildir. Çin, tüm komünist rejimlerin yaşadığı kaçınılmaz sonu yaşamaktadır ve böyle bir sorunun üstesinden gelebilmenin ilk adımı manen sağlıklı ve güçlü bir neslin yetiştirilmesidir. Çünkü ancak manen güçlü olanlar hiçbir koşulda ahlaksızlığa ve kötülüğü yanaşmazlar. Allah'ı ve dini tanımayan, Allah'tan korkmayan ve hesap vereceğini ummayan bir insanın, kötülükten uzak durması için hiçbir sebep yoktur. Onu çirkin bir hayattan uzak tutacak olan, kötü ahlak göstermesine mani olabilecek olan yalnızca din ahlakıdır. Çünkü Allah iman edenlere çirkin fiilleri yasaklamıştır.