
Faşistler şiddet ve vahşeti başlı başına bir amaç olarak yüceltirler. Bunda Darwinizm'i ve sosyal Darwinist ideolojiyi benimsememelerinin büyük bir rolü vardır. Toplumların ancak savaş, kavga ve çatışma ile ilerleyeceğine inanırlar. Bu zihniyetteki kişiler için hayat, güçlü olanın yaşamını sürdürmeyi hak ettiği bir mücadeledir.
Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı isimli kitabın yazarı Wilhelm Reich, Nazilerin savaşa ve katliama bakış açılarını şöyle açıklar:
"Alman savaş önderleri, insan öldürmeye yarayan sert matematik bilimini hiç durmadan deneyen ve geliştiren bilim adamlarıdır. Hepsi birer matematikçi, mühendis, kimyacı gibi en karmaşık sorunları çözecek biçimde yetiştirilmişlerdir. Onlar için savaş, uygulamaya konmuş bir fizik bilimidir. Alman askerinin ruhbilimsel eğitimi onu bir kafa koparıcı, deri yüzücü kılmaya yöneliktir. Uğraşı insan öldürmek olan, başka iş yapmayan bir paralı askerdir o. Kendini, yeryüzünün en sert, en acımasız insanı olarak düşünür." (Wilhelm Reich, Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı,1975.)
Nazilerin oluşturdukları bu "profesyonel katiller" modeli, faşizmin ortak karakteridir. Faşistler şiddet ve vahşeti başlı başına bir amaç olarak yüceltirler. Bunda Darwinizm'i benimsemelerinin büyük bir rolü vardır. Darwinizm'in insanları birer gelişmiş hayvan gibi gösteren ve hayatın da sadece güçlülerin yaşayabildikleri bir mücadele yeri olduğunu iddia eden hurafeleri, toplumdaki ahlaki değerleri kaldırmıştır. Şefkat ve merhametin yerine kavga, intikam ve mücadele hisleri konmuş ve bu sahte inanç bilimsel bir zorunluluk olarak insanlara gösterilmiştir.
Faşistler çatışmayı bir doğa yasası olarak görürken, huzur, güvenlik ve barışın da insanlığı gerilettiğine inanırlar. Mussolini 1921 tarihinde Milano'da Faşist Kültür ve Propaganda Okulu'nu açarken verdiği söylevde bunun önemine işaret etmiş ve faşizmi başarıya götürecek şeyin eylem olduğunu belirtmiştir. (Çetin Özek, Direnen Faşizm) Şiddet eylemleri, yakıp yıkmalar, saldırılar, dövüşler faşistlerin moralini ayakta tutar. Aslında onlar barışa, kardeşliğe, huzura, sükunete karşıdırlar.
Bu şiddet eğiliminde faşistlerin cahil bakış açılarının da etkisi büyüktür. Bu nedenle Hitler'in ırkçı rejiminde aydınlara değil de, savaşçılara gereksinim duyulmuştur.
Nazilerin şiddet eylemleri, bu amaçla özel olarak oluşturulan örgütler tarafından yürütülmüştür. Bunlardan ilki olan "SA", (Sturmableitung, yani "Fırtına Birlikleri") 1920'de kurulmuş, 1921'de yarı askeri bir nitelik kazanmıştı. SA'lar arasında birçok sokak serserisi bulunuyordu. Grup "Kahverengi Gömlekliler" olarak biliniyordu ve başında psikopat karakteriyle (ve eşcinsel sapkınlığıyla) tanınan Ernst Röhm vardı. SA teşkilatı Nazi Partisi'nin güçlenmesi adına 1920'li yıllar boyunca sayısız terör eylemi düzenledi. SA birlikleri Nazi karşıtlarına şok baskınlar yaptılar, sokak kavgaları çıkararak kan akıttılar, "tutsak" aldıkları muhaliflerine işkenceler yaptılar. Hitler SA'ların vahşetinden gurur duyuyordu. Örneğin Kavgam adlı kitabında, SA'ların Nazi aleyhtarlarına karşı gerçekleştirdikleri "başarılı" bir saldırıyı şöyle anlatmıştı:
"Hofbrauhaus'un lobisine girdiğimde saat sekize çeyrek vardı. Ve sabotaj hakkında artık hiçbir kararsızlık yaşamıyordum... Salon çok kalabalıktı... Kapıları yavaşça kapattım ve sonra da adamlarıma hazır olmaları emrini verdim. Kırk beş ya da kırk altı kişiydiler... Saldırı Bölümü'ndendiler, o günden sonra ise SA'lar olarak bilineceklerdi. Ve saldırıya başladılar. Sekiz ya da on kişilik kurt sürüleri gibi, düşmanların üzerine saldırdılar, sonra bir daha, bir daha... Beş dakika içinde her yer kanla dolmuştu." (Adolf Hitler, Kavgam)
Benzer toplama kampları Mussolini tarafından da kurulmuş ve Mussolini "Temizleme Kampı"na toplattığı 35 bin kişiden 18 binini katlettirmişti. Bunun dışında İtalya'da faşist iktidar boyunca ölen, terörde öldürülen ya da faili meçhul olan pek çok insan vardı. Mussolini bir konuşmasında "Faşizm özgürlük değil, zalimin hakimiyetidir. Milletin güvencesi değil, özel çıkarların savunmasıdır. Bunu herkes bilirdi..." diyerek faşizmin zalimliğini itiraf etmiştir. (John P. Diggins, Mussolini and Fascism)
Vahşet eylemlerine Franco örneğinde de rastlamak mümkündü. Franco daha savaşın başlarında acımasız yöntemleriyle dikkat çekmişti. Örneğin Madrid'in kuzeyindeki küçük bir dağ köyünde 31 köylü Halk Cephesi'ne oy verdikleri için tutuklandılar. Sorgudan sonra bunlardan 13 kişi bir kamyonla köyün dışına çıkarıldılar ve yol kenarında öldürüldüler. Seville yakınlarında 11.000 nüfuslu bir kasaba olan Loro del Rio'da faşistler bir kasabaya girdiklerinde 300'den fazla kişiyi öldürdüler. Baskı şehirlerde çok daha şiddetliydi. Öyle ki, bugüne kadar öldürülenlerin kesin sayısı bilinmemektedir. (Charlie Hore, Duncan Hallas, Andy Durgan, İspanya 1936 Baharı) Franco kendi halkından yüz binlerce insanı, üstelik yaşlı, çocuk, kadın diye ayırt etmeksizin katlettirmişti. Gönüllülerle birlikte her iki cepheden yaklaşık bir milyon insan için bu savaşın bedeli ölümdü. Franco Kimdir? Falanjizm Nedir? isimli kitapta bu durum şöyle tarif edilmiştir:
"Binlerce insana işkence ediliyor, yakınlarını teslim etmekten kaçınan kadınlar baş aşağıya asılıyor, çocuklar kurşuna diziliyor, bunların işkencelerine tanıklık eden anneler, bu durumda çılgına dönüyorlardı..." (T. Kakınç, Franco Kimdirş Falanjizm Nedir?)
Franco İspanya'yı çok büyük bir iç savaşa sürükledi. Kardeşi kardeşe, babayı oğula düşürdü. Bu iç savaş boyunca günde ortalama 500 kişi öldü. şiddet olaylarının, vahşi katliamların, toplu işkencelerin ve insanlık dışı cinayetlerin ardı arkası kesilmedi. İspanya iç savaşı, arkasında yaklaşık 600.000 ölü bıraktı.
Hitler ve Mussolini İspanya'yı tıpkı bir laboratuvar gibi, silahları ve askerleri için bir deneme alanı olarak kullandılar. (Charlie Hore, Duncan Hallas, Andy Durgan, İspanya 1936 Baharı) Bunun en çarpıcı örneği Franco'nun yardımlarına karşılık olarak Hitler'e hediye ettiği kasaba idi. 5 Mayıs 1937 sabahı, Guernica kasabasının halkı, Nazi teknolojisinin ürettiği dev bombardıman uçaklarıyla yerle bir edildi. Küçük kasaba, Franco tarafından Nazi uçaklarının deneyine terk edilmişti. (Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, 2. Cilt, s. 669)
Faşizmin ortadan kaldırılması için, bu ideolojinin sözde bilimsel temeli olan Darwinizm çürütülürken, bir yandan da insanlara sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, hoşgörü, adalet gibi temel ahlaki kavramların öğretilmesi ve aşılanması gereklidir. Bu kavramların kaynağı ise Kuran'dır. Faşizmin temeli olan pagan ahlak insanlara savaşı, şiddeti, kan dökmeyi, ırkçılığı telkin ederken, Allah'ın bizler için belirlediği Kuran ahlakı, barış ve huzur dolu bir dünyanın temellerini tesis etmektedir.