23 Mart 2010 Salı

Yahudi Soykırımının Ayak Sesleri


Naziler iktidara geldikten sonra düşman olarak gördükleri toplum kesimlerine karşı sistemli bir baskı başlattılar. Nazilerin sapkın ideolojisinde "dünyadaki kötülüklerin kaynağı" olarak tasvir edilen Yahudiler, bu toplum kesimlerinin başında geliyordu.

Nazilerin SA'lar (Yıldırım Kıtaları) adı altında örgütledikleri sokak çeteleri, iktidara gelmeden önce de ülkedeki Yahudilerin evlerine ve iş yerlerine saldırılar düzenliyorlardı. İktidarla birlikte SA taşkınlıkları daha da arttı. Sokaktan geçen yaşlı bir Yahudi veya okuluna giden küçük bir Yahudi çocuk, SA'lar ve diğer Nazi çeteleri tarafından kolaylıkla taciz edilir hale geldi. Aynı yıl içinde Naziler Yahudi dükkanlarına ve iş yerlerine yönelik bir boykot başlattılar. "Yahudilerin mallarını satın almayın" sloganlarıyla ve Yahudileri çirkin ve korkunç gösteren resimlerle dolu posterler, Almanya'nın dört bir yanına asıldı. Aynı yılın Eylül ayında yayınlanan bir kanun, Yahudilerin toprak sahibi olmasını yasakladı. Kasım ayında, Yahudilerin gazete editörü olmaları yasaklandı.

1934 yılında Yahudileri sendikalardan, sağlık sigortasından, avukatlık ve hakimlikten dışlayan kanunlar yayınlandı. 1935 yılında ordudaki tüm Yahudiler atıldılar.

1935'te yayınlanan Nürnberg Kanunları ise, Yahudilerin Alman toplumunun pek çok mevkisinde çalışma ve iş bulma imkanını sona erdirdi. Yahudilerin Almanlarla evlenmeleri yasaklandı ve bir suç haline getirildi. 1937 yılında "Alman halkını fikren veya bedenen zehirleyecekleri" gerekçesiyle, Yahudilerin öğretmen, doktor veya dişçi olmaları yasaklandı. Aynı yılın Kasım ayında Eternal Jew (Ezeli Yahudi) isimli antisemik film tüm Almanya'da gösterilmeye başlandı.

Okullarda ise öğretmenler öğrencilerini sözde "Yahudi tehlikesi"ne karşı eğitiyorlardı. Derslerde Yahudileri hem fiziksel hem de manevi yönden aşağılayan telkinler veriliyordu. Aşağıda yer alan bir anı, Nazi Almanyası'nda toplumun beyninin nasıl yıkandığını göstermesi açısından ibret vericidir:

Bugün, Mr. Birgmann'ın 7. sene sınıfında bir canlılık var. Öğretmen, Yahudiler hakkında konuşuyor. Mr. Birgmann, tahtaya bazı şekiller çizmiş ve bunlar, herkesin inanılmaz ilgisini çekmiş. ... Mr. Birgmann, saate bakar:

" Öğlen oldu çocuklar. Şimdi önceden öğrendiklerimizin bir özetini yapmalıyız. En son neler konuşmuştuk ?"
Herkes parmaklarını kaldırır ve Mr Birgmann da, ön sırada oturan Karl Scholtz'a söz verir.
"Yahudileri nasıl tanıyacağımızı öğrenmiştik..."
"Güzel! Peki biraz daha açar mısın?'
Küçük Karl, ayağa kalkar ve tahtadaki şekilleri göstererek devam eder:
"Yahudileri, burunlarından tanımak çok kolaydır. Burunları, '6' sayısına benzer ve 'Yahudi altısı' denir. Yahudi olmayan bazı insanların da kemerli burnu vardır, fakat onlarınki yukarı doğru kıvrılmıştır, aşağı doğru değil. Böyle burunlar kanca burun veya kartal burundur, Yahudi burnuyla alakası yoktur."
"Çok güzel" der öğretmen... "Evet şimdi de Richard buraya gelip Yahudileri ayırmanın yollarından bahsetmeye devam edebilir."
Güleç yüzlü sarışın Richard, tahtaya kalkar: "Bir Yahudi hareket ve davranışlarından da anlaşılabilir. Yahudi kafasını sürekli ileri geri sallar. Yürüyüşü de bir gariptir, sağa sola sallanır. Konuştuğu zaman el hareketleri yapar. Sesi de gariptir, sanki burnundan konuşur. Kötü, tatlımsı bir kokusu vardır. Burnunuz iyi koku alıyorsa, bir Yahudi'yi kokusundan da tanırsınız."
Öğretmen tatmin olmuştu.
"İşte böyle çocuklar. Dikkatli olun! Eğer okuldan çıktığınızda bunları aklınızda tutup dikkat ederseniz, Yahudiler sizleri aldatamaz!"
Öğretmen tahtanın arkasını çevirir ve öğrencilerden biri de tahtada yazan şiiri okur:
Bir Yahudi'nin yüzünden,
Kötü şeytan bize konuşur
Her bir ülkede
Bulaşıcı bir veba olan şeytan Yahudilerden kurtulalım
Yeniden neşeli ve mutlu olalım
Tüm gençler savaşmalı
Bu şeytanları aldatmalı! ("Holokost: Bilimsel Yahudi Nefreti", http://www.sevivon.com/holokost/genelbakis/article7.htm )

Bu telkinlerle "eğitilen" Alman toplumu içinde Yahudi düşmanlığı giderek arttı. Nazilerin Yahudiler üzerine uyguladıkları her yeni baskı, toplumdan onay görüyordu. 1938 yılında Yahudilere ait tüm mal, mülk ve para fişlendi ve yeni yaptırımlar getirildi.

9-10 Kasım 1938 gecesi yaşanan Kristallnacht (Kristal Gecesi) olayı ise, Yahudilere yönelik zulmün yeni bir dönemini başlatıyordu. Bu olay, 7 Kasım günü, ailesine Naziler tarafından eziyet edilmiş olan Herschel Grynszpan adlı 17 yaşındaki Polonyalı bir Yahudi gencin, Paris'teki Alman Büyükelçiliği'ndeki bir görevliyi vurmasının ardından patlak verdi. Bu olayı bir provokasyon malzemesi olarak kullanan Naziler, tüm Almanya çapında Yahudi ibadethanelerine, evlerine ve iş yerlerine yönelik saldırılar düzenlettiler.

Bir gecede 1350 sinagog yakılıp yıkıldı. 90'dan fazla Yahudi öldürüldü. 30 bin Yahudi, toplama kamplarına gönderildi. 7000 Yahudi iş yeri yağmalandı, binlerce Yahudi evine de zarar verildi. Geceye "Kristal Gecesi" denmesinin nedeni ise, yağmalanan binaların kırılan camlarının ortaya çıkardığı görüntüydü. Bütün bunların üzerine bir de Alman Hükümeti, bu olaylardan Yahudileri sorumlu tuttu ve "kırılan camların karşılığı" olarak Alman Yahudilerine 1 milyar mark gibi akıl almaz bir tazminat çıkardı.

Kristal Gecesi'nin ardından Yahudilere yönelik baskı ve işkenceler arttı. Almanya'nın 1938'de Avusturya ile birleşmesiyle birlikte, sayıları 55 bin kadar olan Alman Yahudilerine 200 bin kadar da Avusturya Yahudisi eklendi ve tüm bu insanlar Nazilerle iş birliği içinde olan bir grup Siyonist hariç korku dolu bir yaşam sürmeye başladılar.

Ancak asıl vahşet, savaşla beraber başlayacaktı.

Savaş Yılları ve Soykırımın Başlangıcı

Nazi orduları 15 Mart 1936'da Çekoslovakya'yı işgal ettiler. Aynı yılın 1 Eylül günü Polonya'yı işgal ettiklerinde ise, İngiltere ve Fransa Almanya'ya savaş ilan etti ve II. Dünya Savaşı başlamış oldu. Polonya'nın işgali, Nazilerin "Yahudi sorunu" dedikleri saplantılarına yeni bir boyut getiriyordu. Ülkenin Almanya tarafından işgal edilen bölgesinde (kalan bölgeyi ise Sovyetler Birliği işgal etmişti) 1 milyondan fazla Yahudi yaşıyordu. Naziler birbiri ardına çıkardıkları kararnamelerle bu Yahudileri ya dev gettolara (kapalı alanlara) ya da yeni kurulan toplama kamplarına kapattılar. Tüm Yahudilerin, kimliklerini belli eden sarı renkli ve altı köşeli yıldız şeklinde bir işaret takmaları emredildi.

Gestapo Şefi Heydrich, SS Einsatzgruppen (SS Özel Aksiyon Birlikleri) olarak anılan ölüm mangalarına, tüm işgal altındaki bölgelerde Yahudileri tek tek aramaları için emirler verdi. Gettolarda ve kamplarda Yahudileri ya ölüm ya da ölümden beter bir yaşam bekliyordu.

Nazi Almanyası'nda Yahudiler kimliklerini belirten bu armayı kıyafetlerinin üzerine takmak zorundaydılar.

Nazi orduları 1940 sonbaharına dek; Danimarka, Norveç, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan'ı da işgal ettiler. Daha önce Nazi Almanyası'yla ittifak yapmış olan İtalya ve Japonya'ya ilave olarak Macaristan, Romanya ve Slovakya da Alman müttefiki olduklarını ilan ettiler. Nazi orduları en büyük işgal operasyonunu ise 22 Haziran 1941'de Sovyetler Birliği'ne saldırarak başlattı. Alman Ordusu 12 haftada Kiev'i ele geçirdi, bundan bir ay kadar sonra ise Moskova yakınlarına kadar ilerledi.

Kısacası II. Dünya Savaşı'nın ilk iki yılında, Fransa sahillerinden Moskova'ya, Danimarka'dan Yunanistan'a kadar neredeyse tüm kıta Avrupası Hitler'in veya müttefiklerinin eline geçti. Naziler 1945 yılındaki çöküşe dek, tüm işgal ettikleri bölgelerde acımasız bir soykırım başlattılar. En başta Yahudiler, sonra da ileride inceleyeceğimiz diğer etnik veya dini gruplar, Naziler tarafından sistemli bir biçimde öldürülmeye başlandı. Almanya'nın savaşı kaybedeceği 1944 yılında açıkça ortaya çıktıktan sonra bile, Naziler soykırımı sürdürdüler. Hatta savaşın bu son evresinde Yahudileri ve diğer sözde "aşağı ırk" olarak görülen Çingene, Leh ve Slavları yok etmek, Nazilerin birinci amacı haline geldi. Hitler, savaşı kaybedeceğini biliyor, ama bundan önce tüm Yahudileri yok etmek istiyordu. Bu soykırımın birkaç ana "uygulama alanı" vardı:

1) Gettolar: Yahudilerin zorla hapsedildikleri bu açık hava hapishaneleri, insanları yavaş yavaş öldürmek için kullanıldı.

2) Toplama Kampları: Söz konusu kamplar önce Yahudileri ve diğer tutukluları "köle işçi" olarak kullanmak için kurulmuştu. Ancak 1942 yılının başından itibaren bu kamplarda tutukluların toplu olarak imhasına başlandı. Toplam 11 milyon insan (5.5 milyon Yahudi ve buna ilave olarak 500 bin Çingene, 3 milyon Polonyalı, 400 bin özürlü, yüz binlerce Rus, Slav ve diğer milletlerden savaş esiri bu kamplarda sistemli biçimde öldürüldü.

3) İşgal edilen bölgelerdeki toplu kıyımlar: Başta "Yahudileri bulmak ve öldürmek"le sorumlu olan SS Einsatzgruppen birlikleri olmak üzere, Alman Ordusu'nun özel birlikleri, pek çok yerde sivil halkı kurşuna dizdi.


Gettolarda Yaşam ve Ölüm

Gettoların en büyüğü, Varşova Gettosu'ydu.

Naziler gelmeden önce, Varşova'nın 1 milyonluk nüfusunun yaklaşık üçte biri Yahudilerden oluşuyordu. Nazi işgalinin ardından kente başka bölgelerden de Yahudiler transfer edildi ve önce 330 bin olan Yahudi nüfusu 450 bine çıktı. Ancak Naziler, bu kadar kalabalık bir nüfusu şehrin, etrafı duvarlarla çevrilen %2.3' lük bölümünde sıkıştırdılar. Şehrin en fakir mahallesi Yahudilere ayrıldı ve tüm diğer semtlerdeki Yahudiler zorla buraya getirildiler. İçeriye girmeden önce üzerlerindeki tüm para ve değerli eşyalara el kondu.

Gettoda yaşam çok feci şartlardaydı. Bir odaya ortalama 7 aile sıkışıyordu. İçeriye çok az yiyecek veriliyordu ve herkes ölüm sınırında yaşıyordu. Binalar fare ve böcek doluydu. Gettoda yaşayanlar Nazilerden her an dayak, alay, küfür gibi muamelelere maruz kalabiliyorlardı. Naziler yürüyemeyecek kadar bile çökmüş durumda olan yaşlı Yahudilere sokakları su ve sabunla yıkatır, çektikleri sıkıntıya gülerlerdi. Gettodaki insanlara rastgele dayak atılır, Naziler yaşlıların dini inançları gereği uzattıkları perçemlerini veya sakallarını keserek bununla eğlenirlerdi. Günde ortalama 100 kişi açlıktan hastalıktan veya dayak ve işkenceden dolayı yaşamını yitiriyordu. Varşova Gettosu'ndaki aç, sefil, hastaçocukların resimleri, buradaki masum insanlara ne gibi acılar çektirildiğini tüm açıklığıyla hissettirir.

Varşova Gettosu'nda yaşamış olan bir Yahudi'nin aşağıdaki anıları, şehirdeki durumu gözler önüne sermesi açısından önemlidir:

Zulüm, Almanlar şehre girer girmez, 34 masum Yahudi'yi vahşice öldürdüklerinde başlamıştı. Alman SS'ler Yahudileri öldürmek için öylesine bahaneler arıyorlardı. SS, Yahudi olmayan birine, Yahudilerin nerelerde yaşadıklarını sordu. O, Itzhak Goldfliess'in evini işaret etti. SS, arkadaşımın evinin içine girdi, anne-babasını, karısını ve 2 çocuğunu öldürdü. İşgalin ilk Şabat'ında, Almanlar tüm Yahudileri toplamış ve şehrin merkezine büyük, geniş bir çukur kazmalarını emretmişlerdi. Sonra da bu çukurları doldurmak için kovalarla moloz ve umumi tuvaletlerden kanalizasyon suyu getirmelerini emretmişlerdi. Daha sonra eve gidip, Şabat giysilerini giydikten sonra, öğle vakti yeniden orada toplanmaları söylenmişti. Herkesin şaşkın bakışları içinde, Yahudiler, pislik dolu çukurların içine sokulup sıraya geçirildiler. Yahudileri, iğrenç kanalizasyon pislikleriyle dolu çukurda 1 gün boyunca durmaya zorlamışlardı. Almanlar, onları sopalarla dövüyor, bazen de eli sopalı, odunlu, tırmıklı Ukraynalılara Yahudilere saldırmaları için fırsat veriyorlardı. Ne zaman birisi çukurdan çıkmaya çalışsa, hemen Alman SS subayları veya Ukraynalı siviller tarafından dövülür, geriye düşmesi sağlanırdı.2

1942 yılı boyunca gettoda bulunan 300 bin kişi yaşamını yitirdi. Bazıları açlık ve salgın hastalıklardan dolayı öldü, diğerleri de gönderildikleri toplama kamplarında katledildi. Nisan 1943'te gettoda kalan yaklaşık 60 bin Yahudi'den bir kısmı, ümitsiz bir ayaklanma başlattılar. Hemen hiçbir silahları olmadığı halde tam 3 hafta boyunca Nazilerle göğüs göğüse çarpıştılar. Sonunda Naziler tekrar kontrolü ele geçirdi ve gettodaki tüm Yahudileri öldürdüler. Sonuçta Varşova Gettosu'nun ilk başta 500 bin olan nüfusundan, sadece bir avuç insan hayatta kalabildi.

Naziler tarafından kurulan diğer gettolarda da yüzbinlerce Yahudi sefalet, açlık, korku ve işkence altında yaşadıktan sonra katledildi.