
İnsanların büyük bir bölümü hak dine inanırken, kimileri de kendilerinin ya da yaşadıkları toplumların ortaya çıkardıkları batıl dinlere inanır, totemlere tapar, güneşe dua eder, UFO'lardan yardım beklerler. Batı literatüründe bu insanlar "pagan" (putperest) olarak adlandırılırlar. Evrim teorisi de bu pagan dinlerden biridir ve bu dinin pek çok ilahı vardır.
Darwinizm'in putlarından en önemlisi "tesadüf putu"dur. Hangi Darwinist eseri okursanız okuyun aynı puttan, bu putun gücünden, kabiliyetlerinden, tecrübelerinden ve ileri görüşlülüğünden bahsedildiğini görürsünüz. Çünkü Darwinistler evrenin ve evrende var olan tüm canlı ve cansız varlıkların tesadüfler sonucunda ortaya çıktıklarına inanırlar. "Tesadüf putu", Darwinizm'in özüdür, hayat damarıdır. İlginç olansa isimlerinin önünde "bilim adamı" sıfatı bulunan bazı Darwinistlerin de aynı puttan bahsetmeleri ve bu pagan dinin öğretilerini dile getirmeleridir. Örneğin kendisi de koyu bir evimci olan Fransız zoolog Pierre Paul Grassé "... Tesadüf (evrimciler arasında), ateizm görüntüsü altında kendisine gizlice tapınılan bir tür ilah haline gelmiştir." (Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, New York: Academic Press, 1977, s. 103 ) diyerek bu gerçeğe dikkat çekmiştir.
Bu put Darwinizm gibi daha pek çok putperest dinde de karşımıza çıkmaktadır. Yunan dinlerinde, Çin ve Hint dinlerinde canlıların ortaya çıkışı yine aynı "tesadüf putu"yla açıklanmaktadır. Eski Mezopotamya dinlerinde de aynı şekilde çeşitli putlara tapılmakta, birer madde yığını olan bu putlardan medet umulmakta ve içlerinde çok büyük güçler barındırdıklarına inanılmaktaydı. Fakat geçmiş dinlerdeki bu putun Darwinizm'in "tesadüf putu"ndan bir farkı vardı; çünkü bu dinlerdeki inanışa göre canlılığı oluşturanlar kör tesadüflerdi. Örneğin canlıların oluşması bir nehir taşmasını ya da bir felaketi beklemek durumundaydı. Yeni organların ya da canlı türlerinin oluşumu da yine aynı doğal felaketleri, ısının ani değişimlerini ya da yüksek oranlarda radyasyonun açığa çıkmasını beklemek zorundaydı. Oysa Darwinizm'in "tesadüf putu" bu putlardan çok daha farklıdır; o şuurlu ve öngörü sahibi bir puttur!
Darwinizm putunun her yaptığı bir hesap üzeredir. Hiçbir işini kör tesadüflere, başıboş süreçlere bırakmaz. Herşeyi düşünebilir, her adımını önceden hesaplayabilir. Bu "tesadüf putu" o kadar ileri görüşlüdür ki, en küçük organizmalardan başlayarak yeryüzünde var olan tüm canlı türlerini oluşturabilir, onların gereksinim duyacakları her türlü ayrıntıyı milyonlarca yıl öncesinden düşünüp tasarlayabilir, hatta milyonlarca yıl sonra oluşabilecek her türlü olayı bilir, onlara göre tedbirler alır, hiçbir ayrıntıyı atlamaz.
"Tesadüf putu" tüm bunları yaparken pek çok yöntem kullanır ve bunlardan en önemlilerinden biri de mutasyondur.
Mutasyonun anlamı canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen kopmalar ve yer değiştirmelerdir. Mutasyonlar çoğu zaman hücrenin tamir edemeyeceği boyutlarda birtakım hasar ve değişikliklere sebep olurlar. Örneğin tıp kitaplarında "mutasyon örneği" olarak anlatılan mongolizm, cücelik, orak hücre anemisi gibi zihinsel ya da bedensel bozuklukların ya da kanser gibi hastalıkların her biri, mutasyonların tahrip edici özelliklerini ortaya koymaktadır. Mutasyon canlıları gelişmişe ve mükemmele götüren bir sihir değildir ve net etkisi zararlıdır. Yani meydana getirdiği değişiklikler ölüler, sakatlar ve hastalardır. Bu gerçek pek çok bilim adamı tarafından dile getirilmektedir. Hatta bilim adamları mutasyonu "bir şehre yıkım getiren depremlere"(Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 103 ) benzetirler.
Normalde mutasyonların sonuçları hep olumsuzken, Darwinizm dininin en önemli putu olan "tesadüf putu"nun mutasyonu her nasılsa sık sık düzgün ve olumlu sonuçlar çıkarır! Ve bu putun ortaya çok ihtişamlı güzellikler, kusursuz canlılar, görkemli düzenler çıkardığına inanılır. Örneğin "tesadüf putu" tek bir insan vücudundaki yüz trilyon hücreyi de hatasız ve eksiksiz olarak meydana getirebilir. Aynı bir fabrika gibi çalışan, enerji, enzim ve hormon üreten, ürettiği tüm ürünlerle ilgili bilgileri çekirdeğindeki bilgi bankasında saklayan, bölgeler arasında hammade ve ürün nakli yapan, dışarıdan gelen her türlü maddeyi ayrıştıran laboratuvar ve rafineri sistemlerine ve dışarı çıkıp-giren her türlü maddeyi kontrol eden hücre zarı gibi bir kontrolöre sahip olan bu hücreleri meydana getirirken "tesadüf putu", asla hata yapmaz, planlarında aksaklık oluşmaz.
"Tesadüf putu"nun bu eşsiz (!) gücünün örneklerini saymakla bitiremeyiz. Örneğin aynı put tüm canlıların yaşamını kalp ve dolaşım sistemine bağlarken, kalbin işlev görebilmesi için kanı vücudun her zerresine taşıyacak bir atardamar sistemi de var etmiştir. Tabii bunu yaparken dağılacak bu kanı toplayacak bir toplardamar sistemini kesinlikle unutmamıştır. Bu arada karbondioksitle kirlenen bu kanı temizlemek için akciğer ya da solungaçları da bu sisteme eklemiş ve tüm sistemi kalbe bağlamıştır. Tabii kanı diğer atıklardan temizlemek için mutlaka böbreklerin olması gerektiğini bilmiştir ve onu da hemen var etmiştir…
Eğer devam edersek bu liste uzar gider. Bir canlının yaşamını sürdürmesi için çok sayıda organın, tam ve eksiksiz biçimde ve aynı anda var olması gerekmektedir. Bunların tekinin bile çalışmaması o canlıyı birkaç dakikada ya da en fazla birkaç günde öldürür. Fakat evrimcilerin iddiasına göre "tesadüf putu", son derece şuurlu, dikkatli, hatasız ve kusursuz şekilde bu saydığımız ve burada sayamadığımız binlerce detayı düşünmüş, tasarlamış ve oluşturmuştur.
"Tesadüf putu" bunun yanında maddeleyerek dahi sıralayamayacağımız kadar uzun bir süreçten sonra insanı var etmiştir. Fakat insanı var etmekle de yetinmeyip onun -ve onun binlerce nesil sonraki akrabalarının da- ihtiyaç duyabilecekleri her türlü ayrıntıyı düşünmüştür. Canlı olan herşeyin binlerce yıllık sistemini de planlamış, çok uzun vadeli ve ince planlar yapmıştır. Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını düşünerek binlerce sene öncesinden buğdayı var etmiştir ve yine gelecek nesillerin enerji ihtiyacını düşünerek petrolü var etmiştir. Bir enerji kaynağı olarak Güneş'i var ederken, insanları bu güneşin zararlı ışınlarından koruyacak atmosfer tabakalarını da var etmeyi unutmamıştır. İnsanın tüm vücut sistemlerini nefes alıp verme üzerine kurarken, aynı anda da nefes alması için gereken atmosferi var etmiştir. Dünya üzerinde öyle bir sistem var etmiştir ki, her birinin varlığı diğerinin varlığına dayanmaktadır. Oksijenin varlığını bitkilere, bitkilerin varlığın suya, suyun varlığını atmosferdeki ısıya, bütün bu sistemleri dünyanın dönüşüne, bunu gökcisimlerinin birbirlerini çekim kuvvetine, güneşle aya uzaklığına ve daha milyonlarca ayrıntıya bağlamıştır. Her canlı bir diğeriyle beslenir, biri olmadığı zaman diğeri de zarar görür. Ama evrimcilere göre inandıkları "tesadüf putu" o kadar şuurlu bir puttur ki, hiçbir ayrıntıyı unutmamış, hiçbir açık bırakmamıştır.
"Tesadüf putu" tüm bunların yanısıra, zaman içinde milyonlarca canlı türü var etmiş ve her bir canlıyı muhteşem özelliklerle bezemiştir. Bu, evrimcilerin inancına göre öyle bir puttur ki her istediğini yapabilir. Göz yapmak ister yapar, kulak yapmak ister hemen yapar. Her istediğini en mükemmel şekilde tasarlar ve neyi nasıl yapacağını çok iyi bilir. Örneğin bir göz var etmek istediği zaman bütün ayrıntıları önceden hesaplar ve hatasız sonuçlar alır. Nitekim daha ortada göz yokken, hatta görmek diye bir kavram yokken, önce kafatası içinde iki boşluk oluşturmuştur, sonra bu boşlukların içine içi ışığı geçiren bir sıvıyla dolu iki küre yerleştirmiştir. Daha sonra bu sıvıların ön tarafına ışığın da kolaylıkla kırılmasını sağlayan ve ışığı gözün arka duvarında odaklayan iki mercek koymuştur. Daha sonra yine gözün etrafa bakabilmesi için göz kasları oluşturmuştur. Bu kadarla da bitmemiş, gözün arka duvarında, ışığı algılayabilecek retina tabakası, gözü beyne bağlayacak sinirler, gözün kurumamasını sağlayacak gözyaşı bezleri ve gözü toz ve benzeri yabancı maddelerden koruyacak iki göz kapağı ve kirpik oluşturmuştur. İşte Darwinizm'in "tesadüf putu", normal şartlarda ortaya hilkat garibeleri, sakatlar, hastalıklar çıkaran ve bir canlı üzerinde hiçbir zaman olumlu sonuç vermeyen mutasyon mekanizmasının da yardımıyla böyle kusursuz organlar oluşturmuştur!
Ayrıca evrimcilerin inancına göre Darwinizm'in bu putunun bir başka önemli özelliği yaptıklarında bir estetik kaygısının bulunmasıdır. Canlı yada cansız bir varlık meydana getirirken bunun renginin, görüntüsünün, tadının, kokusunun, şeklinin son derece estetik ve uyumlu olmasına çok dikkat eder. Bir meyve ya da sebze var ederken tadını, kokusunu, şeklini, vitaminini, mineralini, karbonhidratını, şekerini, kalorisini hesap edip ona göre var edebilir. Çileği yapmakla kalmayıp, onun hoş kokusunu ve içaçıcı görüntüsünü de hesaplar. Tabii bu arada insanda da tad ve koku alma duyularını buna göre ve bunlardan zevk alır şekilde var eder. Evrim teorisine inanmasına karşın Darwinizm'i eleştiren dünyaca ünlü Fransız zoolog Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms (Organizmaların Evrimi) isimli kitabında Darwinizm ve tesadüf kavramını şu şekilde sorgulamaktadır:
Şanslı mutasyonların havyanların ve bitkilerin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladığına inanmak gerçekten çok zordur. Ama Darwinizm bundan fazlasını da ister: Tek bir bitki, tek bir havyan, binlerce ve binlerce tam olması gerektiği şekilde faydalı tesadüflere maruz kalmalıdır. Yani mucizeler sıradan bir kural haline gelmeli, inanılmaz derecede düşük olasılıklara sahip olaylar kolaylıkla gerçekleşmelidir. Hayal kurmayı yasaklayan bir kanun yoktur, ama bilim bu işin içine dahil edilmemelidir. (Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 103 )
İşte Darwinizm dininin özünü bilime ve akla aykırı olan bu saçma batıl inanış oluşturmaktadır. Gerçekte insan aklı, hiçbir karmaşık tasarımın kendi kendine ve tesadüfen oluşamayacağını, mutlaka bilinçli bir planın ürünü olduğunu anlayabilecek kapasitededir. Dolayısıyla Darwinizm'in buraya kadar özetlediğimiz inancı da insan aklına taban taban zıttır. Ama, aynen kendi elleriyle yaptıkları putlara taparak insan aklına karşı gelen ilkel putperesler gibi, Darwinistler de insan aklına karşı gelerek, onu kasten gözardı ederek söz konusu saçmalığa inanırlar. Ünlü moleküler biyolog Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis (Evrim: Kriz İçinde Bir Teori) adlı kitabında bu ilginç durumu şöyle anlatır:
Yüksek organizmaların genetik programlarının yapısı, milyarlarca bit (bilgisayar birimi) bilgiye ya da bin ciltlik küçük bir kütüphanenin içindeki tüm harflerin dizilimine eşdeğerdir. Bu denli kompleks organizmaları oluşturan trilyonlarca hücrenin gelişimini belirleyen, emreden ve kontrol eden sayısız karmaşık işlevin tamamen rastlantıya dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmek ise, insan aklına yönelik bir saldırıdır. Ama bir Darwinist, bu düşünceyi en ufak bir şüphe belirtisi bile göstermeden kabul eder! (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis. London: Burnett Books, 1985, s. 35)
Dikkat edilirse, Darwinistlerin kabul ettikleri saçma inanış ile eski putperest kültürlerin inanışları birbirine çok benzemektedir. Putperestler nasıl cansız putların tüm varlıkları yarattıklarına inanıyorlarsa, evrimciler ve materyalistler de yine cansız maddenin birtakım tesadüfler sonucunda tüm canlıları ve kendilerini yarattığına inanmaktadırlar.
İşte Darwinizm dini böyle bir hayal üzerine kurulmuştur. Oysa bu dinin kurucusu Charles Darwin dahi bu kompleks canlıların tesadüfler sonucu oluşamayacağının farkındaydı. Doğada var olan mükemmel düzen ona tüm varlıkların üstün bir yapıya sahip olduklarını gösteriyordu. Darwin bu konuyu şu şekilde itiraf etmektedir:
Bu mükemmel evreni, özellikle de insanın doğasını izlemekten mutlu olamıyorum… Herşeye dizayn edilmiş kanunların bir sonucu olarak bakmaya eğilimliyim… Ve bütün bu kanunlar açıkça herşeyi bilen, gelecekteki tüm olayları ve sonuçları gören bir Yaratıcı tarafından dizayn edilmiştir. Ama daha fazla düşündükçe daha fazla kafam karışıyor. (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s. 105 )
Tamamen ümitsiz bir karmaşanın içinde olduğumun bilincindeyim. Gördüğümüz dünyanın bir şans eseri olduğunu düşünemiyorum. Ama aynı zamanda her ayrı parçaya da bir Dizayn'ın sonucu olarak bakamıyorum. (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s. 146 )
Her sınıftaki hayvanla ilgili birçok şaşırtıcı ve ilginç örnekler verebilirim; bunların sayısı o kadar çok ki şans eseri olmaları mümkün değil. (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, s. 455 )