

Darwinizm'in "hayat mücadelesi" dogması ve insanların birer hayvan oldukları yalanı, uygulamaya konulduğunda, insan hayatı değersizleşir. Herhangi bir sebeple insan öldürmek, bir insanı açlığa, ölüme terk etmek, savaş çıkarmak, katliam yapmak, terör eylemi gerçekleştirmek, akıl hastası, özürlü olduğu veya başka bir ırktan olduğu için insanları yok etmek, "makul" ve kolay hale gelir.
Bu sapkın mantığa uyarak insan hayatına değer vermeyenlerden biri, Amerikalı sosyal Darwinist profesör E. A. Ross'tur. Ross'un çarpık iddialarına göre, "Hıristiyanlığın ortaya attığı toplumsal yardımlaşma ve hayırseverlik kültü, gerizekalıların ve aptalların üremelerine ve çoğalmalarına yarayan koruyucu bir kalkanın gelişmesine" neden olmuştur.
Ve yine Ross'a göre, "Devlet, sakatları, örneğin sağır dilsizleri koruma altına almakta, sonra da bunlar üreyerek sakat bir ırk oluşturmakta"dır. Tüm bunlara sözde doğal evrimsel gelişmeyi engelledikleri için karşı çıkan Ross'a göre, "dünyayı düzeltmenin yegane yolu, tüm aptalları, beceriksizleri ve sakatları" kendi hallerine bırakarak, doğal seleksiyon süreci içinde ayıklanmalarını beklemektir.(Thomas F. Gossett, Race: The History of an Idea in America, Dallas: Southern Methodist University Press, 1963, s. 170)
Bunun ne kadar acımasız bir düşünce olduğu açıkça ortadadır. İnsan vicdan sahibi bir varlıktır ve vicdanı zayıfları, düşkünleri, fakirleri, muhtaçları korumasını emreder. Aksi takdirde, eğer insan "insan gibi düşünme" yeteneğini yitirirse, bu kez gerçekten hayvandan daha aşağı bir konuma gelir. Çünkü hayvanlar arasında dahi büyük bir dayanışma ve yardımlaşma vardır. (Detaylı bilgi için bkz. Canlılarda Fedakarlık ve Akılcı Davranışlar, Harun Yahya, Araştırma Yayıncılık)
Ross, insana değer vermeyen tek sosyal Darwinist değildir. Onun dehşet verici düşüncelerine sahip çıkan pek çok Darwinist bulunmaktadır. Örneğin Princeton Üniversitesi'nde biyoetik profesörü olan evrimsel psikolog Peter Singer, ciddi fiziksel sakatlığı olan insanların yaşama değer görülmemeleri gerektiğini söyleyecek kadar ileri gitmiştir. Bu zalimliğini de şu acımasız sözleri ile ifade etmiştir: "Eğer ciddi şekilde sakat bir insan çocuğunu insan olmayan bir hayvanla örneğin köpek veya domuzla kıyaslarsak... insan olmayanın her zaman daha üstün özellikleri olduğunu görürüz... Sadece insan çocuğun Homo sapiens türüne ait olması gerçeği, bu çocuğun bir domuzdan veya köpekten daha farklı muamele görmesine neden olur. Ancak türün bir üyesi olmak tek başına ahlakla ilgili değildir."(Peter Singer, "Sanctity of Life or Quality of Life?, Pediatrics, Temmuz1983, s. 128-129)
Singer, Darwinist vahşette daha da ileri gitmiş ve zihinsel özürlülerin yiyecek amaçlı veya bilimsel deneyler için öldürülebileceğini söylemiştir. Şüphesiz bu çok iğrenç bir vahşettir. Ancak Darwinist mantıkta bu tarz iğrençlikler ve vahşet dahi savunulabilmektedir. Singer'ın sözleri şöyledir:
Zihinsel özürlülerin yaşam hakları yoktur ve bu yüzden- insan etine yönelik bir istek geliştirmemiz gerekirse- yiyecek için ya da bilimsel deney amaçlı olarak öldürülebilirler. (Martin Mawyer, "Death Act Dies in California", Fundamentalist Journal, 7 Haziran 1988:61 )
Right To Die Society (Ölme Hakkı Cemiyeti) eski başkanı Joseph Fletcher da, zihinsel özürlüler için benzer iddialarda bulunmaktadır:
En düşük düzeyde zekaya ya da zihinsel yeteneğe sahip olmayan kişiler, kaç organı çalışırsa çalışsın, her ne kadar yaşam fonksiyonları otomatik olarak yerine gelirse gelsin, insan değildirler... Zeka özürlülerin herhangi bir sorumlulukları yoktur, hiç olmamıştır ve olmayacaktır. Bu, zeka özürlü kişilerin insan olmadığı anlamına gelir. (Martin Mawyer, "Death Act Dies in California", Fundamentalist Journal, 7 Haziran 1988:61)
Yeni doğan bebeklerin öldürülmesi ise, insan hayatına değer vermeyen Darwinizm'in makul gördüğü acımasız, vahşi uygulamalardan bir diğeridir. Darwinizm, eğer yeni doğan bebeğe bakmak o anne baba için güçlük ise, onları hayat mücadelesinde geriletecekse, evrimsel açıdan bu bebeğin öldürülmesinin gerekli olduğunu ileri sürebilecek kadar vicdansızca bir düşünceyi savunmaktadır. Örneğin Darwin, yeni doğan bebeklerin öldürülmesinin hayvanlarda sıkça görüldüğünü ve bunun nüfus kontrolünde önemli bir faktör olduğunu iddia etmiştir. Evrimci Barbara Burke, Science dergisindeki bir yazısında bu konu hakkında şöyle der:
Bazı hayvan türleri içerisinde, çocuk öldürme doğal bir davranış olarak görülür. Bu, insanlar için de, primat atalarımızdan kalma bir özellik olarak doğal görülebilir mi?... Charles Darwin, İnsanın Türeyişi adlı kitabında, yeni doğan bebeklerin öldürülmesinin, insan tarihi boyunca, nüfus artışının önlenmesi için kullanılan tüm yöntemlerin arasında muhtemelen en önemlisi olduğunu yazmıştır. (Barbara Burke, "Infanticide", Science 84, Mayıs 1984, s. 29 )
Haeckel gibi Darwinistler ise, öjeni bölümünde de incelendiği gibi intiharı teşvik etmişler, hayatın dayanılmaz olduğunu düşünenlerin, intihar ederek hayatlarını sona erdirme hakkına sahip olduklarını iddia etmişlerdir. Ancak Allah, insanlara canlarına kıymayı haram kılmıştır.
Öjeni, ötenazi ve ırkçılık gibi vahşi uygulama ve inançlar, Darwinizm'in insan hayatına hiç önem vermeyen bir ideoloji olduğunu gösteren örneklerdir. Ve bilimsel hiçbir değeri olmayan hezeyanlar üzerine inşa edilmiştir.