
Darwinizm'in getirdiği neo-pagan anlayışı benimseyen, yorumlayan ve bu yolla faşizmin temellerini kuran çok önemli bir 19. yüzyıl düşünürü daha vardır: Alman filozof Friedrich Nietzsche.
Nietzsche 1844'de Leipzig yakınlarındaki bir Alman köyünde doğmuş ve genç yaşta Yunanca öğrenerek Yunan kültürüne merak sarmıştı. 1868 yılında İsviçre'nin Basel kentinde felsefe öğretmenliğine başladı. Nietzsche, Hıristiyanlıktan ve İslam, Yahudilik gibi diğer İlahi dinlerden nefret ediyor ve Eski Yunan'ın pagan kültürüne hayranlık duyuyordu. Basel'de dönemin ünlü bestecisi Wagner ile yakın dost haline geldi. "Tanrıların Alacakaranlığı" (Die Gotterdammerung) adlı bestesiyle ünlenmiş olan Wagner de yine pagan kültürüne hayran, İlahi dinlere düşman olan bir Alman ırkçısıydı. (Hitler dönemi boyunca Wagner, Almanya'nın en büyük kültürel dehası kabul edilecekti.)
Nietzsche'nin kitaplarının yayıncısı Peter Gast, onu "dünyadaki en fanatik ateistlerden ve Hıristiyanlık düşmanlarından biri" olarak tanımlamıştı. (H. F. Peters, Zarathustra's Sister: The case of Elisabeth and Frederich {sic} Nietzsche, Crown Publishers, New York, 1977, s. 119 ) Nietzsche'nin en ünlü kitaplarından birisinin isminin Deccal (Anti-Christ) olması, onun dine olan nefretinin bir diğer ifadesiydi. Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabıyla da, İlahi dinlerin dışında kalan bir ahlak anlayışı kurmaya çalışmıştı. Nietzsche'nin hayat hikayesini kaleme alan tarihçi H. F. Peters'ın ifadesiyle, Nietzsche'nin felsefesi Roma ve Yunan paganizmine dayanmaktaydı ve "dünyayı değiştirecek yeni bir Sezar bulma" arayışının sonucuydu.
Nietzsche özellikle Hıristiyanlık, İslam ve Yahudilik'te ortak olan ahlak anlayışına büyük bir nefret duyuyordu. Nietzsche'ye göre bu ahlakın temeli olan şefkat, merhamet, tevazu, sevgi gibi kavramlar terk edilmeli ve bunun yerine savaşçılığı, acımasızlığı kabul eden sözde "üstün insan ahlakı" gelişmeliydi.Thus Spake Zarathustra adlı kitabında Nietzsche, "Tüm yazılı eserler arasında, ben yalnızca insanın kanıyla yazdıklarını severim. Kanla yazın ve kanın ruh olduğunu anlarsınız." demiştir. (Nietzsche Friedrich, Thus Spake Zarathustra, Birinci Bölüm, "Okuma ve Yazma" üzerine)
Nietzsche aynı zamanda ırkçıydı. İnsanların bir kısmının "üstün insan" (Übermensch) olduğunu, diğerlerinin bunlara hizmet ve itaatle sorumlu olduğunu savunuyordu. Dahası bu sözde "üstün insanların" kuracağı aristokratik bir dünya düzenini savunuyordu. Nietzsche'nin bu teorisi, Hitler'in orduları tarafından 1939 yılında -II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla- uygulamaya konacaktı.
Nietzsche'nin bu iki özelliği, yani ırkçılığı ve şiddete olan eğilimi, dikkat edilirse Darwinizm'le büyük bir uyum göstermektedir. Nitekim Nietzsche felsefesini geliştirirken Darwin'den büyük ölçüde etkilenmiştir. Öncelikle Darwin'in insan ırkları arasında yaptığı ayrım, Nietzsche'nin "üstün insan-aşağı insan" tanımına uymuştur. Dahası Nietzsche, dine karşı duyduğu nefreti de, Darwinizm'in ateizmiyle birleştirmiştir.
Darwinist yazar Daniel C. Dennett, Darwin's Dangerous Idea adlı kitabında Darwin'in Nietzsche üzerindeki etkisini şöyle ifade eder: "Friedrich Nietzsche Darwin'de çok kozmik bir mesaj bulmuştur... Eğer Nietzsche egzistansiyalizmin babası ise, o zaman belki Darwin de bu felsefenin büyük babası sıfatını hak etmektedir." (Daniel C. Dennet, Darwin's Dangerous Idea, Touchstone Books, New York, 1996, s. 62 ) Dennet, kitabında Darwin'in ve Nietzsche'nin fikirlerinin çok paralel olduğunu detaylı olarak anlatmakta, Nietzsche'nin bazı yazılarında Darwin'i eleştirir gibi görünmesine rağmen, gerçekte Darwinist düşünceyi aynen benimsediğine dair pek çok örnek vermektedir.
Nietzsche'nin ölümünden sonra felsefesini savunan ve onu temsil eden en önemli kişi kızkardeşi Elisabeth Nietzsche olmuştur. Elisabeth Nietzsche, Hitler Almanyası'nda Nazi ideolojisinin önemli bir savunucusu olarak sivrilmiş ve kardeşinin ileri sürdüğü "üstün insan" modelinin Hitler tarafından gerçekleştirildiğini ilan etmiştir. (H. F. Peters, Zarathustra's Sister: The case of Elisabeth and Frederich {sic} Nietzsche, Crown Publishers, New York, 1977, s. 220 )
Nietzsche'nin Nazi ideolojisi üzerindeki büyük etkisi, pek çok tarihçi tarafından vurgulanan somut bir gerçektir. Tarihçi W. Cleon Skousen, "Hitler'in Kavgam adlı kitabını yazması, sanki Nietzsche'nin mezarından konuşması gibi olmuştur" der. (W. Cleon Skousen, The Naked Communist, Salt Lake City, Utah, Ensign Publishing Co., 1958, s. 348 ) Bir diğer tarihçi George Lichtheim ise şöyle yazmaktadır: "Nietzsche olmadan, Hitler'in SS birliklerinin Doğu Avrupa'da yürüttükleri katliamları yürütecek ilhama sahip olamayacaklarını söylemek hiç de abartı değildir." (Georg Lichtheim, Europe in the Twentieth Century, New York: Praeger Publishers, 1972, s. 152. )
Tarihçi H. F. Peters'ın tanımıyla, "Nietzsche faşizmin babasıdır". (7. H.F. Peters, Zarathustra's Sister The Case of Elisabeth and Friedrich Nietzsche, New York: Crow Publishers, 1977, 11 ) Nazi ideoloğu Alfred Rosenberg 20. Yüzyılın Efsanesi adlı kitabında Nietzsche'ye olan övgülerini dile getirmiştir. Nazilerin gençlik kolu niteliğindeki "Hitler Gençliği" (Hitlerjugend) örgütü, Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabını adeta "kutsal kitap" olarak benimsemiştir. Adolf Hitler Nietzsche'nin anısına özel bir anıt diktirmiş, dahası bunun yanında "Alman gençliğinin Nietzsche'nin üstün ırk doktrinini öğrenebilecekleri bir eğitim merkezi ve kütüphane"nin temelini atmıştır. (H.F. Peters, Zarathustra's Sister: The case of Elisabeth and Frederich {sic} Nietzsche, Crown Publishers, New York, 1977, s. 222 ) "Friedrich Nietzsche zum Gedächniserbau" (Friedrich Nietzsche Anıtsal Binası) Hitler tarafından Ağustos 1938'de açılmıştır.
Nietzsche'nin etkisi sadece Alman faşizmi ile sınırlı kalmamış, faşizmin anavatanı İtalya'da da büyük olmuştur. İtalya'nın faşist diktatörü Mussolini'nin fikir babası sayılan Gabriele D'Annunzio, Nietzsche felsefesinden büyük ölçüde etkilenmiştir, (The Macmillan Encyclopedia 2001, D'Annunzio, Gabriele (1863-1938), Italian poet, novelist, and dramatist) Mussolini'nin de konuşmalarında Nietzsche'ye atıflar yaptığı ve onun kitaplarından etkilendiği, tarihçiler tarafından not edilmektedir. (H.F. Peters, Zarathustra's Sister: The case of Elisabeth and Frederich {sic} Nietzsche, Crown Publishers, New York, 1977, s. 212 )
Nietzsche'nin fikir babalığını yaptığı faşizmin 20. yüzyılda insanlığa getirdiği felaketler, bu Alman filozofun Darwinist düşüncelerinin ne denli yanlış olduğunu gösteren tarihi bir kanıt olmuştur. Allah'ın insanlara vahiy yoluyla öğrettiği üstün ahlaka karşı çıkan, bunun yerine putperest toplumların kan dökücü, zalim kültürüne özenerek bunu modern çağa taşımayı hedefleyen, Darwin'in insanları hayvan olarak gören, onları üstün ırk-aşağı ırk diye sınıflandıran fikirlerini insanlara telkin eden Nietzsche, dinsizliğin insanları ve toplumları sürükleyeceği karanlık dünyayı en iyi şekilde temsil etmektedir. Nietzsche'nin yaşamı da bu yönden ibret vericidir. 44 yaşında iken bir akıl hastalığına yakalanmış ve giderek artan hastalık sonucunda tamamen delirerek ölmüştür. 1902 yılında P. J. Mobius adlı bir doktor, insanlara "Nietzsche konusunda dikkatli olmaları gerektiğini, çünkü fikirlerinin hastalıklı bir beynin ürünü olduğunu" duyurmuştur. (H.F. Peters, Zarathustra's Sister: The case of sElisabeth and Frederich {sic} Nietzsche, Crown Publishers, New York, 1977, s. 184 ) Ama Almanlar bu hastalıklı beynin hastalıklı felsefesine itibar etmişler ve bu da Nazi Almanyası'nı doğurmuştur.
Nietzsche'nin özel hayatı, en az felsefesi kadar karanlık ve hastalıklıdır. Nietzsche'nin sonu da tarih boyunca yaşamış tüm inkarcılar gibi çok acı olmuştur. Nietzsche bir akıl hastanesinde, frengiden ölmüştür. (Scott Lively, Kevin Abrams, The Pink Swastika, Founders Publishing Corp., Oregon, 1997, s. 69 )
Sonu da tarih boyunca yaşamış tüm inkarcılar gibi çok acı olmuştur