23 Mart 2010 Salı

Faşit Kültürün Kökenleri


Faşizm Avrupa kaynaklı bir ideolojidir. 19. yüzyılda bazı Avrupalı düşünürler tarafından faşizmin temelleri atılmış ve 20. yüzyılda da İtalya, Almanya gibi Avrupa ülkelerinde uygulanmıştır. Faşizmi benimseyen ve uygulayan diğer örnekler de, bu ideolojiyi Avrupa'dan "ithal" etmişlerdir.

Avrupa tarihinin elbette çok farklı aşamaları ve dönemleri vardır. Ancak en genel anlamda bakıldığında, kültürel açıdan tüm Avrupa tarihini üç temel kategoriye ayırabiliriz:

1) Hıristiyanlık öncesi (pagan) dönem.

2) Hıristiyanlığın kültürel yönden Avrupa'ya hakim olduğu dönem.

3) Hıristiyanlık sonrası (materyalist) dönem.

Son dönemi "Hıristiyanlık sonrası" olarak nitelendirmemiz belki ilk başta garipsenebilir. Çünkü Avrupa toplumlarında din olarak Hıristiyanlık halen ezici bir çoğunlukla kabul edilmektedir. Ama Hıristiyanlık, Avrupa kültürünün önemsiz bir parçası haline getirilmiştir, sadece sözde bir Hıristiyanlık yaşanmaktadır. Topluma yön veren asıl kurum ve kavramlar, dinin değil materyalist felsefenin kabullerine göre belirlenmiştir. 18. yüzyılda başlayan din karşıtı düşünce, 19. yüzyılda materyalist (maddeci) felsefenin bilime ve düşünceye hakim olmasıyla zirveye çıkmıştır. 20. yüzyıl ise materyalizmin kanlı sonuçlarının yaşandığı yüzyıl olmuştur.

Bu üç döneme baktığımızda ise, faşist kültürün 1. ve 3. döneme ait olduğunu görürüz. Yani faşizm, putperest kültürün bir parçası olarak doğmuş ve sonra da materyalist kültürün bir parçası olarak yeniden hayata geçmiştir. Avrupa'da Hıristiyan kültürünün hakim olduğu 1000 yılı aşkın süre boyunca ise, faşist bir ideoloji ve uygulama yaşanmamıştır. Bunun temelinde, Hıristiyanlığın, barışçı ve eşitlikçi bir din olması yatar. Şefkat, merhamet, fedakarlık, sevgi, tevazu gibi ahlaki erdemleri kabul eden ve topluma yerleştirmeye çalışan Hıristiyan kültürü, faşizmle tam bir zıtlık içinde olmuştur.

Bu ise, Hıristiyanlığın İlahi bir din olma özelliğinden kaynaklanmaktadır. Hıristiyanlık, Allah'ın Hz. İsa'ya vahyettiği hak dinle doğmuştur. Hz. İsa sonrasında bazı tahriflere uğramış, orijinalinden ayrılmış ve bazı sapkın inançlarla bozulmuştur.

Ama yine de hak dinin özünde bulunan bazı temel ahlaki değerler (üstte saydığımız şefkat, merhamet, fedakarlık, sevgi, tevazu gibi kavramlar) Hıristiyanlık'ta varlığını korumuştur.

Pagan Dünyasındaki Faşistler

Hıristiyanlık öncesindeki Avrupa kültürünün en temel özelliği, pagan inançlara, yani çok-tanrılı batıl dinlere sahip olmasıydı. Avrupalılar, ibadet ettikleri bu sahte ilahların kendilerine hayatın farklı yönlerinde yol gösterdiği ve yardım ettiği gibi sapkın inanışlara sahiptiler. Bunların en önemlileri arasında ise, hemen her pagan toplumda savaş putları yer alırdı.

Pagan inancında savaş putlarına gösterilen bu rağbet, bu kültürde şiddetin kutsal görülmesinin bir sonucuydu. Pagan kavimler birer barbar toplumuydular ve daimi bir savaş atmosferi içinde yaşıyorlardı. Kavim adına öldürmek, kan dökmek, adeta kutsal bir görev sayılıyordu. Şiddetin ya da vahşetin hemen her türü, pagan dünyasında kendisine meşru bir yer bulabiliyordu. Şiddeti yasaklayan, bunun yanlış olduğunu açıklayan hiçbir ahlaki kaynak yoktu. Pagan dünyasının en "medeni" devleti sayılan Roma bile, insanların vahşi hayvanlara parçalatıldıkları ya da ölümüne dövüştürüldükleri arenaların diyarıydı. Roma yöneticileri çoğu kez zalimlikleri ile tarihe geçiyorlardı. Ünlü Neron, öz annesi, eşi ve üvey kardeşi başta olmak üzere sayısız insanı öldürterek iktidara gelmişti. Ülkesindeki Hıristiyanları arenalarda vahşi hayvanlara parçalatmış, sırf inançları nedeniyle binlerce insana işkence etmişti. Roma şehrini tümüyle ateşe verdirerek yaktırması ve bu ürkütücü manzarayı sarayının penceresinden lir çalarak seyretmesi ise onun zalimliğine dair tarihe geçmiş ünlü kesitlerdendir.

Roma'da bu vahşet kültürü hakimken, Vandallar, Gotlar, Vizigotlar gibi Kuzeyli barbar pagan kavimler çok daha vahşiydiler. Bu kavimler, bir yandan birbirlerini kırıp geçiriyor, bir yandan da Roma'yı yağmalamaya çalışıyorlardı. Yalnızca kaba kuvvetin geçerli olduğu, dahası bu kuvvetin her türlü kullanımının sözde ahlaki sayıldığı, hatta ciddi bir ahlak kavramının bile var olmadığı bir dünyaydı pagan dünyası.

Pagan dünyasında bugünkü manada "faşizm" diyebileceğimiz bir sistemi uygulayan en somut örnek ise, Yunan şehir devleti Sparta'ydı.