20 Mart 2010 Cumartesi

Evrimsel Psikolojinin Savunduğu Vahşet: Bebek Cinayetleri


Gazeteler 1996-1997 yıllarında bebek cinayetleriyle ilgili şok edici iki vakayı bildiriyordu. Birinde on sekiz yaşında iki kolejli genç bir otel odasında bebeklerini dünyaya getirdiler, onu öldürdüler ve sonra cesedi çöpe attılar. Diğerinde ise on sekiz yaşındaki genç kız, okul balosunu bırakarak banyoda doğum yaptı, bebeği ölü olarak bir çöp kutusuna attı ve dans salonuna geri döndü. İki olay da cinayet suçlamasıyla yargıya intikal etti.

Çoğunluk bu olayların nedenini ahlaki çöküntüye veya zihinsel bozukluğa bağlarken, Massachussetts Enstitüsü Psikoloji kürsüsünde psikoloji profesörü olan Steven Pinker'ın korku verici bir açıklaması vardı: Genetik zorunluluk. New York Times'da makalesi yayınlanan Pinker, bebeği doğduğu günde öldürmenin zihinsel bir hastalık olmadığını, çünkü "tarih boyunca bunun birçok kültürde uygulandığını ve kabul edildiğini" iddia etti:

Bir bebeği öldürmek ahlak dışı bir eylemdir ve genellikle ahlaksızlığa karşı öfkemizi, ona hastalık diyerek ifade ederiz. Ancak normal insan güdüleri her zaman ahlaki değildir. Bebek öldürmek sinirsel devrelerin bozuk olmasının veya kötü yetiştirilmenin bir sonucu olmak zorunda değil... (Steven Pinker, "Why They Kill Their Newborns", New York Times, 2 Kasım 1997)

Pinker'ın yukarıdaki sözlerinde en çok dikkat çeken kısım, "normal bir insan davranışı her zaman ahlaka uygun olmak durumunda değildir" ifadesidir. Bu, Pinker'ın olaylara bakış açısındaki anormalliği göstermektedir. Yani Pinker'a göre bazı davranışlar ahlak dışı olsalar da, insanlara özgü "normal" davranışlar oldukları için mazur görülebilmelidir. Elbette bu kabul edilebilir bir iddia değildir. Çünkü bu durumda, yeni doğan bebeğin öldürülmesi Pinker'a göre –şartlar gerekli kıldığında- sözde "normal" bir insan davranışıdır. Evrimcilerin tamamen hayal ürünü olan iddialarına göre, ilkel koşullar altında annelerin mevcut yavrularına yeterli bakımı sağlamak ve yeni doğan bebeklerini beslemek arasında zor bir tercih yapmaları gerekmekteydi. Buna göre "eğer bebek hasta doğduysa ve hayatta kalması pek muhtemel değil ise, o zaman kusurluları ortadan kaldırarak tekrar denemeye devam edebilirler"di. Halbuki bu varsayım ne bilimseldir ne de gerçeği yansıtmaktadır. Bu rağmen Darwinist zihniyet, Pinker'ı bu vahşeti savunmaya itmektedir.

Pinker ve benzerlerin öne sürdükleri iddianın toplum düzeninde ne büyük bir tahribata yol açacağı açıktır. Ahlaki olaylarda genetik zorunluluk kavramı ortaya konduğunda, o zaman cinayet işleyen bir insan "bunu yapmak zorundaydım, genlerim bana bunu yaptırdı" diyecektir. Böyle bir durumda ise, genler cezalandırılamayacaklarına göre, ortada suç ve suçlu kalmayacaktır. Pinker, iddialarında insan aklını ve vicdanını yok saymakta, herşeyi genlere göre açıklayabileceğini zannetmektedir. Toplumdan tepki aldığında ise, ifadelerinde bazı değişiklikler yapmakta ancak bu kez kendi içinde çelişmektedir.

Pinker'ı eleştiren kişilerden biri olan Andrew Ferguson, The Weekly Standard adlı gazetede şöyle yazmaktadır:

Bizim bunu ahlaki bir dehşet olarak değil de,... genetik olarak kodlanmış evrimsel bir adaptasyon olarak görmemizi sağlıyorlar. (Andrew Ferguson, "How Steven Pinker's Mind Works", The Weekly Standard, 12 Ocak 1998, s. 16)

Önemli olan, Pinker'ın söz konusu iddialarını hiçbir bilimsel delile dayanmamasına rağmen savunabilmesidir. Bunlar sadece evrimcilerin batıl dünya görüşlerine dayalı spekülasyonlardır. Nitekim Pinker'ın iddialarına getirilen eleştirilerden biri de budur. Örneğin Andrew Ferguson, Pinker'ın mantığını eleştirmiş ve iddialarına hiçbir delil veremediğini belirtmiştir. Aslında evrimsel psikolojinin tamamı delilsiz spekülasyonlara, hayal gücüne dayalı hikayelerden oluşmaktadır. Philip Johnson The Wedge of Truth adlı kitabında şöyle der:

Temel olarak, evrimsel psikoloji, ilkel kültürler hakkındaki bölük pörçük kanıta dayanarak yapılan bir spekülasyon dağı ile sürdürülüyor. (Philip Johnson, The Wedge of Truth, Intervarsity Press, Illinois, 2000, s. 113)

Andrew Ferguson ise, eleştirisinde bu konu hakkında şu tespiti yapmaktadır:

Varsayım gerçek haline getiriliyor; daha sonra gerçek daha fazla varsayımda bulunmak için bir temel oluşturuyor, bu da bir başka gerçeğe dönüşüyor ve bu böyle devam ediyor. (Andrew Ferguson, "How Steven Pinker's Mind Works", The Weekly Standard, 12 Ocak 1998, s. 16)