23 Mart 2010 Salı

Darwinizm Dininin Kurucusu : Charles Darwin


“... Sık sık üzerime soğuk bir ürperti geliyor ve kendi kendime bütün hayatımı bir fanteziye adayıp adamadığımı soruyorum.”(Charles Darwin)Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888,s. 25

Bir insanın Darwinizm dinini tanıması için ilk önce o güne kadar edindiği bazı önyargıları ve önkabulleri terk etmesi gerekir. Çünkü o güne kadar öğrendikleri, büyük olasılıkla bu dinin gerçek yönlerini ve hedeflerini ortaya koymamakta, sadece insanları etki altına almayı hedefleyen telkinlerin izlerini taşımaktadır. Bugüne kadar insanlara yoğun olarak verilen bu telkine göre Darwinizm, dünyanın "en saygın" bilim adamlarından biri olan Charles Darwin'in ortaya koyduğu ve bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Oysa bu telkin tamamen bir safsatadan ibarettir çünkü , Darwinizm'in tüm temel iddialarını birer birer geçersiz kılmıştır. Evrim teorisi, hiçbir bilimsel temeli kalmadığı için de, sadece propaganda yöntemlerine dayanmaktadır. Bu propaganda ile, gerçekte eski pagan kültürlerden gelen batıl bir inanış olan evrim düşüncesi, çağımız insanına bilimsel bir gerçek gibi empoze edilmektedir.

İnsanların Darwinizm dinini tanırken sıyrılmaları gereken önyargılardan en önemlisi de hiç şüphesiz Charles Darwin hakkında 150 yıldır oluşturulan asılsız propagandadır. Çünkü Darwin insanlara yıllardır üstün zekalı, son derece başarılı ve efsanevi bir bilim adamı, objektif bir araştırmacı olarak tanıtılmaktadır. Hatta evrimci çevrelerce "en büyük bilim adamı", "yüzyılın dehası"… gibi sıfatlarla anılması da bu köklü propagandanın bir türevidir. Oysa Darwin'in hayatı ve görüşleri gözönünde bulundurulduğunda, gerçeğin hiç de bu şekilde olmadığı açıkça görülecektir.

Daha önce de vurguladığımız gibi Darwinizm dininin kökenleri Darwin'den çok daha eskilere dayanmaktadır. Darwin ise, kökü eski uygarlıklara dayanan, 17. ve 18. yüzyılda farklı bilim adamları tarafından revize edilen evrim anlayışını yeni bir teoriymiş gibi bilim dünyasına sokmuştur. Bu dinin genel öğretilerinin "tebliğ"ini de ilk olarak kendisi yapmış; yakın çevresine, önemli bilim adamlarına gerek konuşmalarında, gerek yazdığı kitaplarda ve kişisel mektuplarında ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Onun tamamlayamadığı, eksik bıraktığı yerleri de taraftarları ve ondan sonraki takipçileri şekillendirip, anlatmaya devam etmişlerdir.

Darwin herkesin düşündüğü gibi ne değerli bir araştırmacı, ne önemli bir bilim adamı, ne de doğanın sırlarını çözen "türlerin efendisi"dir. Pagan evrim dininin kurucusu olan Darwin sadece, protestan bir eğitim almış, tıp eğitimini ise tamamlayamamış, nedeni belli olmayan pek çok hastalıkla boğuşan, konuşmaktan ve tartışmaktan çekinen, kafası çelişkilerle dolu, düzgün mantıklar kurmakta zorlanan, insanlardan kaçan, çalkantılı bir ruh dünyasına sahip amatör bir araştırmacıdır. Yaratılışı inkar etmesine rağmen vicdanının sesini uzun süre bastıramamış, ancak küçük kızının ölümünden sonra duygusal bir tepki göstererek Alllah’a ve dine karşı isyankar bir ruh haline girmiş, ortaya attığı ve sonradan "atezmin temeli" sayılacak teorisini bu sağlıksız ruh hali içinde geliştirmiştir.

Darwin'in adeta kutsal bir kitap gibi değer gören Türlerin Kökeni isimli kitabı da çok sayıda açmaz ve çelişkiyle dolu, birbirinden kopuk bilgilerin sıralandığı, sadece varsayımlara ve tahminlere dayanan bir mantık kurgulamasından öteye gidememektedir. Darwin dahi kendi kitabını bilimsel bir çalışmadan ziyade "uzun bir argüman" olarak tanımlamaktadır. (Bu uzun argüman, sonraki onyıllarda ortaya çıkan bilimsel gelişmeler tarafından da çürütülmüştür.)

Bunun yanında Darwin gerek kitaplarında gerekse arkadaşlarıyla yaptığı yazışmalarında teorisinin zayıflıklarını, tutarsızlıklarını, çelişkilerini ve açmazlarını itiraf etmiş, teorisi hakkında çok ciddi şüpheleri olduğunu, hatta bunları düşünmekten "intihar edecek seviyeye geldiği"ni bir arkadaşına yazdığı mektubunda itiraf etmiştir:

Bana kitabımı soruyorsun ve sana söyleyebileceğim tek şey intihar etmeye hazır olduğum; kitabın çok makul bir şekilde kaleme alındığını düşünüyordum, fakat şimdi tekrar yazılması gerektiğini anladım. (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s.501)

Hatta bir başka mektubunda içinde bulunduğu durumu "Görüşlerimin, sayısız miktarda zorluklarla dolu olduğunu göremeyecek kadar kör olduğumu sanma..." (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, New York:D. Appleton and Company, 1888, s. 395 ) şeklinde açıklamaktadır. Özellikle de arkadaşı Charles Lyell'a yazdığı mektuplarında teorisinden duyduğu kuşkularını çok açık bir şekilde dile getirmektedir:

Çeşitli konularla ilgilenen pek çok insanın yıllardır bir illüzyon içinde olduğunu düşünerek oldukça seviniyorum. Sık sık üzerime soğuk bir ürperti geliyor ve kendi kendime bütün hayatımı bir fanteziye adayıp adamadığımı soruyorum... (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s. 25 )

Ayrıca Darwin, ortaya attığı teorinin yanlışlığını ve temelsizliğini de fark etmiş ve şöyle yazmıştır:

Okur yapıtımın (Türlerin Kökeni) bu bölümüne varmadan önce bir yığın güçlükle karşılaşmış olacaktır. Bunların bazıları bugüne dek üzerlerinde belirli bir ölçüde duraksamadan düşünemediğim kadar çetindir. (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s. 185 )

Yakın dostu Asa Gray'a yazdığı bir mektupta ise "Oldukça iyi biliyorum ki spekülasyonlarım meşru bilimin sınırlarının oldukça ilerisine uzanmıştır" diyerek teorisini bilim dışı bir spekülasyon olarak değerlendirmiştir.

Charles Darwin'in içinde bulunduğu çelişkili ruh hali ve sağlıksız mantık yapısı sonraki bazı bilim adamlarının da dikkatini çekmiştir. Çünkü tüm dünyaya mutlak bir gerçek olarak sunulan bir teorinin kurucusunun kafasının çelişkiler ve derin kuşkularla dolu olması, teorinin üzerine kurulduğu temeller hakkında da çok ciddi şüpheler doğurmaktadır. Amerikalı fizikçi Lipson, Darwin'in bu korkuları hakkında şu yorumu yapar:

Türlerin Kökeni'ni ilk okuduğumda Darwin'in genelde sunulan tablonun aksine, kendisinden pek de emin olmadığını fark etmiştim. "Teorinin Zorlukları" başlıklı bölüm, örneğin, çok belirgin bir güvensizlik yansıtmaktadır. Bir fizikçi olarak, gözün nasıl ortaya çıkmış olabileceği yönündeki yorumları karşısında şaşkınlığa düştüm. (H. S. Lipson, "A Physicist's View of Darwin's Theory", Evolution Trends in Plants, Cilt 2, No. 1, 1988, s. 6 )

Peki Darwin kendi deyimiyle "bu fantezi"ye ne zaman gönül vermişti? Darwin çocukluk döneminde uzun bir din eğitimi almıştı. Bu nedenle de eski uygarlıkların inanışları, öğretileri ve dinler tarihi konusunda bilgi sahibiydi. Ama öte yandan, içinde yaşadığı yüzyıldaki pozitivist ve materyalist düşüncelerden de çokça etkilenmişti. Özellikle de dedesi Erasmus Darwin'in din karşıtı düşünceleri Darwin üzerinde çok köklü etkiler oluşturmuştu.

Erasmus Darwin'in "Doğa Tapınağı"

Genç Charles Darwin'i din-dışı ve hatta din-karşıtı yapan en önemli etken, dedesi Erasmus Darwin'di. Genç Charles Darwin, dedesinin fikirlerini küçüklüğünden beridir dinler ve bunlardan şiddetle etkilenirdi. (The Evidence for Creation: Examining The Origin of Planet Earth. s. 94 )
Erasmus Darwin, aslında "evrim" fikrini İngiltere'de ortaya atan ilk kişiydi. Fizikçi, psikolog ve şair sıfatlarını üzerinde taşıyordu ve oldukça etkili bir insandı. Ancak oldukça karanlık bir özel hayatı ve en az iki gayrı-meşru çocuğu vardı. (Henry Morris. The Long War Against God. Baker Book House, 1996, s. 178 )

Erasmus Darwin'in en önemli özelliği ise, İngiltere'in en önde gelen bir kaç "natüralist"inden biri olmasıydı. Natüralizm, evrenin varlığının özünün doğada olduğuna inanan, Allah'ın yaratışını kabul etmeyen ve bizzat doğayı yaratıcı sayan düşünce akımıydı. Aslında fikri kökenlerini Eski Sümer ve Yunan efsanelerinde bulan natüralist felsefeyi en çok savunanların başında ise, masonluk örgütü geliyordu.

Bu gerçek, Katolik aleminin dini lideri Papa XIII. Leo'nun masonluğu hedef alan 1884 tarihli ünlü Humanum Genus adlı fermanında özellikle vurgulanıyordu. "Zamanımızda Masonluk isimli, çok yaygın ve kuvvetli bir örgüte sahip bir derneğin desteği ve yardımıyla, karanlık kuvvetlere tapanlar olağanüstü bir gayret içinde birleşmiş durumdalar. Bunlar artık niyetlerini gizleme ihtiyacı duymadan Allah'ın Yüksek Varlığı ile mücadele etmektedirler" diyen Papa, örgütün natüralizmle olan ilişkisini de şöyle açıklıyordu: "Masonların istekleri ve bütün çabaları aynı amaca yönelmektedir: ... Her türlü sosyal ve dini disiplini tamamen yıkmak ve yerine prensiplerini natüralizmden alan ve kendi fikirlerine göre şekillenmiş yeni kuralları oturtmak". (C. L. "Mason Aleyhtarlığı". Mimar Sinan, yıl 4, sayı 13, 1973. s. 87-88 )

İşte eski putperest dinlerden kaynak bulan ve Allah inancını ortadan kaldırmayı hedefleyen natüralizm felsefesinin ve bunu benimseyen mason örgütünün 18. yüzyıl İngilteresi'ndeki en büyük temsilcisi, Charles Darwin'in dedesi olan Erasmus Darwin'di.

Erasmus Darwin, İskoçya Edinburgh'daki ünlü Canongate Kilwining mason locasının üstadlarından biriydi. (William R. Denslow. 10,000 Famous Freemasons. vol. I. Macoy Publishing & Macoy Supply Co., Inc. Ricmond, Virginia, 1957. s. 285 ) Dahası, Fransa'daki Jakoben masonlarla ve din düşmanlığını bir numaralı görev haline getiren masonik İlüminati örgütüyle de bağlantısı vardı. (Henry Morris, The Long War Against God. s. 198. 1776 yılında Almanya, Bavyera'da kurulan "İllüminati" (İllümineler) adlı örgüt, bir tür mason locasıydı.

Locanın yahudi asıllı kurucusu Adam Weishaupt, örgütün amaçlarını şu şekilde sıralamıştı:

1- Bütün monarşilerin ve düzenli hükümetlerin feshedilmesi,

2- Şahsi mülkiyet ve verasetin feshedilmesi,

3- Aile hayatı ve evlilik kurumunun feshedilmesi ve çocuklar için komünal bir eğitim sisteminin kurulması,

4- Bütün dinlerin feshedilmesi. (bkz. Eustace Mullins, The World Order: Our Secret Rulers, s. 5; Lewis Spence, The Encyclopedia of the Occult, s. 223) Erasmus, oğlu Robert Darwin'i de (Charles Darwin'in babası) kendisi gibi yetiştirmiş ve mason localarına üye yapmıştı. (Henry Morris, The Long War Against God. s. 198. ) Bu nedenle Charles Darwin, hem dede, hem de baba tarafından masonik bir miras devralacaktı.

Charles Darwin'in teorisinin ana hatları, gerçekte dedesi Erasmus Darwin tarafından belirlenmişti. Erasmus Darwin'in natüralist çalışmaları, Charles Darwin'e yol gösterecek nitelikteydi. Erasmus Darwin, kurduğu sekiz dönümlük botanik bahçede yaptığı araştırmalarla Darwinizm'e temel teşkil edecek mantıkları geliştirmiş ve bunları The Temple of Nature (Doğa Tapınağı) ve Zoonomia adlı kitaplarında toplamıştı. Erasumus Darwin'in kitabına isim olarak kullandığı "Doğa Tapınağı" kavramı, gerçekte sahip olduğu natüralist inancın bir ifadesiydi: Doğanın yaratıcı bir güce sahip olduğuna inanan eski putperest inançların bir tekrarıydı bu.

Öte yandan da 1784 yılında, bu fikirlerin yayılmasına öncülük edecek bir dernek kurmuştu: Philosophical Society. Nitekim gerçekten de Philosophical Society, onyıllar sonra Charles Darwin tarafından ortaya atılan kuramın en büyük ve ateşli destekçilerinden biri olacaktı. (William R. Denslow. 10,000 Famous Freemasons. vol. I. Macoy Publishing & Macoy Supply Co., Inc. Ricmond, Virginia, 1957. s. 285 )

Kısacası, Charles Darwin'in eski putperest kültürlerden kalan bir efsane olan "evrim" fikrine inanmasının temelinde, bir mason ve natüralist olan dedesi Erasmus Darwin'in büyük rolü bulunuyordu. Charles Darwin, "Doğa Tapınağı" kitabının yazarı olan dedesi aracılığıyla, doğaya tapınmaya dayalı putperest inançları benimsemiş ve teorisini bu zihniyet üzerinde kurmuştu.